İyi ki de üç güne çıkarmışım zira ikinci günüm bir mayısa denk geliyordu ve bir mayıs kutlamaları nedeniyle şehrin ana caddeleri tamamen saatlerce trafiğe kapatılıyor ve çok geniş kapsamlı ve katılımlı bir mayıs kutlamaları yapılıyordu.
Bir mayıs gösterileri harikaydı, müzik, gösteriler, eğlenceler tüm Tuna boyunda saatlerce devam etti, ayrıca Macar Hava Kuvvetlerinin akrobatik hava gösterileri de binlerce insan tarafından coşkuyla izlendi. Küçücük uçakların Tuna nehrinde bulunan köprüler arasından geçişleri adeta nefes kesiciydi.
Evet ben şimdi konudan sapmayayım , otobüsüme bineyim ve anlatmaya başlayayım. Otobüsümün hareket noktası otelimin yakınlarında Ferenciek Tere denilen Vaci Caddesi ve Elizabet Köprüsü yakınında oldukça merkez bir yerdi. Buradan Elizabet Köprüsü üzerinden karşı tarafa yani Buda’ ya geçtik, ilk ziyaret yerimizden başlayıp güzergah boyunca gördüklerimi, yaşadıklarımı anlatayım.
Balıkçılar Tabyası ve Matyas Kilisesi, bu iki muhteşem yapı bir arada, Balıkçılar Tabyası 18.yüzyılda buradaki siperleri savunan balıkçılara ithaf edilmiş ancak 20.yüzyıl başlarında yapılmış. Buradan Tuna nehri üzerinden karşı tarafta Parlamento Binası ve Peşte tarafı manzaraları oldukça güzeldi.
Matyas Kilisesi, içerisinde çeşitli mimari tarzları bulunduran muhteşem bir yapı, ilk orijinal hali 13.yüzyıl ortalarında inşa edilmiş, sonra çeşitli dönemlerde o dönemlerin mimari tarzlarına göre yıkılmış veya hasar görmüş ancak zaman zaman da yenilenmiş. Bugünkü Gotik binanın büyük bir kısmı kiliseye adını veren Matyas Corvin tarafından 15.yüzyılda genişletilmiş, restorasyon çalışmalarının son bölümü de kiliseyi Neo Barok tarzda yenileyen Frigyes Schulek tarafından 1873-1896 yılları arasında yapılmış.
Buradan yürüyerek Kale Bölgesine geçtim, Budapeşte’ nin üzerinde yükselen Kraliyet Sarayı yada başka bir deyişle kale, çeşitli binaların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Bu kompleks içerisinde Macaristan Cumhurbaşkanı’ nın konutunun bulunduğu Sandor Sarayı, Macar Ulusal Galerisi ve Budapeşte Tarih Müzesi mevcut. Sandor Sarayı sadece dışarıdan görülebiliyor, ben Macar Ulusal Galerisini gezmeye çalıştım, o kadar çok sanat eseri vardı ki, içerisinden birkaç saatte bile ayrılmak çok zordu, Macar sanatçıların yüzyıllar öncesinde yapmış olduğu resim, heykel vb. eserleri muhteşemdi.
Gellert Anıtı, Buda tarafındaki diğer durağımız Gellert Anıtı, efsaneye göre kentin koruyucu azizi Piskopos Gellert bugün kendi adını taşıyan tepeden aşağı atılarak öldürülmüş, Hristiyan azize adanan ve 1904 yılında inşa edilen anıtın olduğu bölge tepe üzerinden yine şehrin panoramik manzarasını görebilmek mümkün, alt aşağı tarafta ise meşhur Gellert Hamamları ve kaplıcaları vardı.
Yine Buda bölgesindeki başka bir görülecek yerde Özgürlük Anıtı, şehrin her tarafından görülen bu anıtın hikayesi şöyle, Anıtı Ruslar, Budapeşte’ yi Almanlardan kurtarıp özgür kılarken ölen askerleri anısına yapmışlar.
Buda tarafında bugünkü programımı tamamlayıp ring seferi yapan otobüslerden bir tanesine binerek Peşte tarafına geçtim, bu arada unutmadan söyleyeyim otobüslerde seyahat esnasında hem şehir hem de gezilecek yerler ile ilgili kulaklıkla bilgi veriliyor ve Türkçe de lisanlar içerisinde yer alıyor.
Günün son durağı ise Büyük Sinagog idi, Macaristan da oldukça fazla Yahudi nüfus mevcut, İkinci Dünya Savaşında büyük bir soykırıma uğramışlar ve dünyanın birçok yerine göç etmek zorunda kalmışlar, Macaristan kökenli meşhur Yahudiler içerisinde Amerikalı meşhur artist Tony Kurtis, Eski ABD Dışişleri Bakanı Madeline Albright ve Finanscı İşadamı George Saros’ u sayabiliriz. Bu devasa Sinagog ‘ un Amerika New York da bulunan Sinagog dan sonra dünyanın en büyük ikinci Sinagogu olduğunu kaynak kitaplardan okudum.
Kara turlarını tamamladıktan sonra tekne ile Tuna Nehri turu yaptım, tur bir saat sürüyor, hareket noktası Elizabet Köprüsünün yanındaki bir rıhtım, zaman zaman o büyük nehir köprülerinin altından geçerek yapılan ve hem Buda’ yı hem de Peşte’ yi nehirden de görmek, resimlemek hafızalarda güzel anılar bırakıyor.
Budapeşte ile ilgili izlenimlerim de şöyle, Macarlar bana göre medeniyet eşiğini aşmışlar, insanlar birbirlerine karşı çok saygılılar, trafik kurallarına uyuyorlar, çevreyi kirletme gibi bir duruma rastlamadım, toplu taşım araçlarında ev hayvanları da vardı, metro sistemleri çok gelişmiş, birçok yere metro ile ulaşabilirsiniz, günlük, birkaç günlük, birkaç adetlik gibi farklı seçeneklerle kalacağınız güne ve amaçlarınıza göre uygun fiyata seyahatler de yapabilirsiniz, bu bilgiler www. bkk.hu web.sitesinde yer alıyor.
Birçok yerde Türk restoranları veya hiç olmazsa en olmadık uç yerlerde bile dönerciler bulabilirsiniz. Ama oralara gidip Gulaş adı verilen et, patates ve çeşitli sebzelerden oluşan çorbayı tatmamanız olmaz.
Türkler açısından çok önemli bir ülke olduğunu tarihi bazı yerleri ziyaret edince hissedeceksiniz, ecdadımız 150 sene bu diyarlarda kalmış. Macarların ülkelerine gitmişiz, savaşmışız onlarla ama Türklere karşı oldukça sevgi dolular, bu da bana çok enteresan geldi doğrusu. Çok yakınımızdaki bu tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerle dolu şehir gerçekten görülmeye çok değerdi.