Budapeşte Özel

GÜL BABA TÜRBESİ,

 Budapeşte çok bilinen beğenilen bir Orta Avrupa şehri, tarihi ve doğal güzellikleri harikulade, ama buraya gelirken benim bir de özellikle görmek istediğim yerler vardı. Bu yerleri diğer yerlerin içerisinde kaybolmaması açısından ayrıca kaleme almanın daha uygun olacağını düşündüm ve gezimize Gül Baba Türbesi ile başlayalım,

Şehrin Buda kıyısında ziyaret edilmesi gereken önemli yerlerden birisi Gül Baba Türbesidir. Sadece Türkler değil, Macarlar tarafından da sevilen Gül Baba; gerçek ismi Cafer olan, 15-16. yüzyılda yaşamış bir Bektaşi dervişidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın davetiyle Budin Seferi’ne katılan Gül Baba buraya geldikten sonra Budin’e yerleşmiş ve burada 10 yıl kadar yaşamış ve şehit düşmüştür.

O dönem ki savaş şekilleri ve askerlerin psikolojileri de şöyleymiş. Askerlerin moral, motivasyonunu güçlendirmek için dervişler, saz ozanları de seferlere katılıyor, mola zamanlarında dualar okunuyor, destanlar söyleniyormuş. Dervişler, saz ozanları gerektiğinde silahlanıp savaşa da katılıyorlarmış. Gül Baba da savaşlara katılan dervişlerden birisiymiş. Bektaşi Gülbaba Yeniçeriler için pir olarak kabul ediliyor ve kendisine derin bir şekilde saygı gösteriyorlarmış. Gülbaba’nın vefatından sonra da şu an gömülü olduğu Gültepe’de türbesi yapılmış. Elinde kılıçla savaşlara katılan Gül Baba’nın, lakabını, kavuğunda daima bir gül taşıdığı için aldığı söyleniyor.

Türbe tepelik bir mevkii de yeşillikler içerisinde bulunuyor, Margit Köprüsünün Buda tarafındaki çıkışına çok yakın, yaklaşık iki yüz metre kadar bir mesafede bulunuyor. Türbe alanına orta derecede bakımlı bir külliye denilebilir ve burasının yabancıların da ziyaret ettiği bir mekan olduğunu söyleyebilirim,

SON BUDA VALİSİ ARNAVUT ABDURRAHMAN ABDİ PAŞA’NIN ŞEHİT DÜŞTÜĞÜ YER,

 Bir sonraki durağım beni Budapeşte’ ye getiren nedenlerden birisi de son Budin Valisi olan Abdurrahman Abdi  Arnavut paşa’ nın şehit düştüğü yeri ziyaret etmek ve burada ecdadımıza bir rahmet okumaktı.

Bu konuda tarihi bilgiyi de şöyle hatırlatayım. Son Budin Beylerbeyi Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa (1616 – 2 Eylül 1686) aslen yeniçerilikten yetişmiş bir askerdir. 1669 yılında yeniçeri ağalığı görevine tayin edilmiş. Girit kuşatmasında gösterdiği başarılar üzerine vezirlik rütbesine terfi etmiş. Bundan sonra sırasıyla; Bağdat, Mısır, Bosna ve Budin valiliklerinde bulunmuş.  1684 yılında Halep valiliğine, aynı yıl tekrar Budin valiliğine tayin edilmiş. Abdurrahman Paşa Budin Valisiyken az bir kuvvetle 1686 yılında doksan bin kişilik Haçlı ordusunun kuşatmasına karşı durmuş. Üç buçuk aylık kuşatma süresince Haçlı ordularının art arda on sekiz taarruzunu püskürtmüş ve düşmanın teslim tekliflerini de geri çevirmiş. Gittikçe azalan kuvvetlerine şehre hakim tepeleri ele geçiren Kutsal İttifak ordusu yüzünden yardımcı kuvvet de gelemeyince askerleriyle birlikte ön saflarda çarpışmaya katılmış ve 2 Eylül 1686 günü Kutsal ittifak birliklerinin altı koldan genel taarruza geçmesiyle Abdurrrahman Abdi Paşa Beç Kapısı`nda elinde kılıcıyla şehit olmuş ve öldüğünde 70 yaşındaymış.

Buda’ daki son Osmanlı Paşası  Kahraman Adrurrahman Abdi Arnavut Paşa anısına Macarlar tarafından bir kitabe dikilmiş ve üzerine de ; ‘’ 145 yıllık Türk egemenliğinin son Buda Valisi Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa, bu yerin yakınında 1686 Eylül ayının 2. günü öğleden sonra yaşamının 70. yılında maktul düştü. Kahraman düşmandı, rahat uyusun ” şeklinde bir yazı yazmışlar.

Burayı bulmak biraz zor oldu, çünkü mekan surların arka tarafında ve küçük bir kitabe şeklinde, gelip ziyaret etmek isteyenlere şöyle tarif edebilirim. Buda tarafının önemli ziyaret noktaları olan Matyas Kilisesi ve Balıkçılar Tabyası’ na çok yakın,  bu komplekse arkanızı dönünüz, Hilton Otel tarafından sağ tarafa doğru düz devam ediniz yaklaşık ikiyüz elli metre sonra Besci Kapu Ter isimli otobüs durağının karşısında bulunan büyük kilisenin arka tarafında surların kenarında bulunuyor,

PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI

 Budapeşte ziyaretimde görmeyi, hissetmeyi planladığım yerlerden birisi de çocukken okuduğum ve çok etkilendiğim ünlü Macar Yazar Ferench Molnar tarafından yazılan ve Türkçemize enfes bir şekilde Tarik Demirkan tarafından çevrilen Pal Sokağı Çocukları’ nın yaşadığı yerleri görmekti. Romanın anlatıldığı bu bölgede bir sokakta da roman kahramanlarının küçük heykelciklerinin olduğunu çeşitli gezi yazılarında görmüştüm ve hayalim bu heykelcikleri bulmak ve roman kahramanlarıyla tanışmaktı.

Önce roman ile ilgili kısa bir hatırlatma yapayım, Pal Sokağı Çocukları romanı ilk baskısı 1907 yılında yayımlanan bir çocuk kitabıdır. Konusu da özetle şöyle, 20. yüzyılın başında hızla gelişen Budapeşte’de, bir mahallede yaşanan çocuk savaşlarını duygusal bir dille anlatıyor, bu savaşlar ile birlikte şehrin gelişimini ve oyun alanlarının yok olmasını da vurguluyor. Romanın sonunda da roman kahramanlarından Nemecsek ölümüyle duygusal bir son bekliyor okuyucuyu.  İşte bu üzücü son ile biten duygusal romanın geçtiği yerleri gezmek, görmek, romanın kahramanlarını hissetmek en büyük isteklerimden birisiydi.

Romanın yaşandığı bölgeye metro ile geldim ve heykelcikleri bulduğum zaman çok mutlu oldum, sanki çocukluk arkadaşlarıma kavuşmuş gibi tuhaf bir duygu kapladı içimi ve onlarla bilye oynadım, resimler çektirdim.

Ancak bir hayal kırıklığımı söylemeden geçemeyeceğim, roman kahramanlarının tasvir edildiği yeri o kadar zor buldum ki, hemen yanı başlarında yaşayan birçok insanın bile bu heykelciklerden ve romandan haberleri yoktu, hatta bir tanesinin kim onlar Holocost kurbanı Yahudiler mi demesi inanılmazdı.( meraklısına not: bu heykelcikler Pal Sokağında değil, hemen oraya 200 metre kadar yakınlarında bulunan Prater Utca ( sokağında) da bulunuyor,

(Visited 284 times, 1 visits today)