Yol hazırlığı, yolculuk ve ilk gün izlenimlerim; Budapeşte uçağım saat 09.40 da idi ancak malum İstanbul trafiği nedeniyle yola 06.00 da çıktım. Uçağım Sabiha Gökçen Havaalanından kalkacaktı, bir gün önceden internetten yakınlardaki otopark fiyatlarını araştırdım, uygun gördüğüm bir tanesine aracımı park ettim ve bu firma tarafından havaalanına da bir araçla kısa sürede ulaştırıldım.
Cüzdanımda birçok bankanın özel müşteri kredi kartları vardı ancak bankalar dinlenme salonlarına giriş şartlarını her geçen gün farklılaştırmışlar. Bazı bankalar belirlenen fiks bedellerin 1/2 sini almaya başlamış, başka bir tanesi 500.000 TL. sı hesapta mevduat istiyor, kimisi de kaldırmış bu hizmeti. Neyse çok da önemli değildi buralarda oturup beklemek, yine bu arada bulunan Sturbucks cafe de kahvemi içerek uçak saatini beklemeyi tercih ettim, ayrıca Sturbucks kendimi çok rahat hissettiğim favori mekanlarımdan birisidir.
Uçağımız zamanında havalandı ve yaklaşık iki saat sonra Budapeşte Havaalanına iniş yaptı. Otelime ulaşmak için farklı yollar vardı, seyahat öncesi tümünü de ayrıntılı araştırmıştım. Önce otobüs, son durakta inip filanca metroya geçiş gibi tüm seçenekleri değerlendirmiştim, ancak o kadar yoldan sonra ilk defa gittiğim bir memlekette enerjimi daha baştan azaltamazdım bu nedenle bagaj teslim yerinden çıktıktan sağ tarafta yirmi adım sonra, Budapeşte içerisinde gidilecek yerlere doğrudan ulaşım sağlayan Airport Shuttle dan yani havaalanı minibüsünden gidiş dönüş biletlerimi 5.500 Forinte aldım yani yaklaşık 19 Euro, ama unutmadan söyleyeyim, havaalanındaki döviz bozma yerinde sadece 20 veya 30 Euro dan fazla döviz bozdurmayın, zira değişim kurları yüzde yirmi beş kadar düşük, yani daha ülkeye girerken zarar etmeyiniz.
Minibüste benden başka birkaç kişi daha vardı, yaklaşık yarım saat süren yolculuktan sonra otelime giriş yaptım, otelim oldukça popüler bir yerde Peşte tarafında Vaci Utca denilen bir sokağın başlangıcındaydı. Bu arada hemen belirteyim, Vaci Utca Peşte tarafının en canlı caddesi yaklaşık iki km uzunluğunda ve içerisinde cafeler, mağazalar, barlar vs. birçok yeri barındırıyor.
Otelimi booking.com dan birkaç ay önce rezervasyon yapmıştım konaklayacağım beş gün için toplam maliyet 360 Euro idi, seyahatimden birkaç gün önceki fiyatlar ise beş gün için 1.300 Euro civarına ulaşmıştı, çünkü seyahat sezonu artık başlamıştı, nitekim zaman içerisinde her tarafta çok fazla turist görecektim, demek ki otel rezervasyonlarını çok önceden yaptırmak gerekiyor, aynı şekilde uçuş için de Pegasus Havayollarının aylar öncesi promosyonundan 264 TL.sına biletimi almıştım, seyahatimden bir gün öncesi ise bilet fiyatları 480 TL.larına tırmanmıştı, yani seyahatimin temel maliyetleri oldukça hesaplı olmuştu.
Otele geldikten sonra eşyalarımı yerleştirdim ve hemen dışarıya çıktım, otele gelirken yakınlarda İstanbul Kebap salonu isimli bir lokanta görmüştüm, orada karnımı doyurduktan sonra otelime yakın olan Szabadzag Köprüsünün sağ tarafından kuzeye doğru Tuna Nehri kıyısından yürümeye başladım.
Nehir gerçekten çok büyük, üzerinde gezi tekneleri ve birkaç tane köprüyle oldukça hareketli bir manzara vardı. Karşı tarafta ise tarihi Buda görkemli tarihi eserleriyle heybetli bir şekilde gözünüze hitap ediyor. Buda da gezilecek çok fazla yer var, seyahat öncesi oldukça iyi hazırlandığım için buralar ile ilgili oldukça bilgi sahibiydim ve bu yerleri görebilmek için sabırsızlanıyordum.
Yolumuza devam edecek olursak, nehir kenarında yol boyunca kafeler, heykeller, parklar sıralanıyordu, ayrıca araç yolu dışında yine nehre paralel bir de tramvay yolu olduğunu hatırlatayım. Tramvay yolunun hemen yanı başında daha önceden gezi kitaplarında resmini gördüğüm Kıskıralylan Heykeli karşıma çıktı, Tuna Kıyısında tramvay yolunun hemen yanında yer alan Prenses heykeli olarak da adlandırılan bu eser, Heykeltraş Marton Laszlo tarafından yapılmış, ünlü heykeltraş model olarak kızını kullanmış, bir kopyası da Tokyo Metropolitan Müzesindeymiş, Budapeşte ‘ nin ziyaret edilen noktalarından birisi olmuş, turistler onunla resimler çektiriyorlardı.
Yaklaşık bir km sonra iç kısma giriş yaptım tesadüfen daha önce not aldığım bir yer olan meşhur Gerbeaud Cafe’ nin yanı başında buldum kendimi. Yorgun olan ayaklarımı biraz dinlendirmek için burada biraz mola verdim ve enfes tatlılarını deneme imkanım oldu.
Budapeşte şehri, bir bölümlük yazıya sığmayacak kadar tarihi, edebi ve doğal güzellikleri barındırıyor. Bu nedenle gezi notlarım birkaç bölüm olacak, hem gezilecek standart yerlerden, yani turist güzergahlarından hem de bazı özel yerlerden bahsedeceğim.
Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, Budapeşte’ nin daha küçük ve derli toplu bir şehir olduğunu düşünüyordum ama yanılmışım, şehrin nüfusu yaklaşık 2.000.000 kişi ve oldukça büyük ve geniş bir alana yayılmış, bu arada AB üyesi ve dolayısıyla girişler vize ile gerçekleşmektedir, ama kullandığı para birimi yerel paraları olan Forinttir. Sokaklarda heykeller, sanat eserleri ve sokak sanatçıları ile sıkça karşılaşabilirsiniz.
Buradan sonra asıl görme, gezme amaçlı turumu ertesi gün yapmayı planlamama rağmen yolumun üzerine çıkan Muhteşem Saint Stephan Bazilikasını gezdim, burası Macaristan’ ın en büyük kilisesiymiş, yarım yüzyıllık bir çalışmanın ardından 1905 yılında tamamlanmış, üst tarafa yukarıya çıkış 163 basamak merdiven sonra bir küçük hol ve sergi alanı sonra da isterseniz asansör veya yine merdivenle çıkılan panaromik şehir manzarası veren adeta bir seyir terası, zaten şehrin de en yüksek noktasıymış, buradan şehir manzarası muhteşemdi. Kilisenin iç tarafı da çok görkemli adeta bir müze görünümünde, bu tarihi kilise hem müze gibi gezilen hem de ibadet yapılan devasa bir mekandı.
Saint Stephan Bazilikası,
Buradan sonra da Budapeşte’ nin en sosyetik caddesi olan Andrassy Bulvarında kısa bir tur attıktan sonra otel bölgeme döndüm. Seyahat zamanımı rantabl değerlendirebilmek adına, akşam saatlerinde henüz kapanmamış olan ve kaldığım otelin çok yakınlarında bulunan Budapeşte’ nin en büyük kapalı pazarı yani Grand Market Hall’ a girdim.
Grant Market Hall ( Büyük Pazar) olarak adlandırılan yer,
Burada alt katta sebze, meyve, et vb gıda maddelerinin birçoğu ve buranın milli yiyecekleri olan paprika biberinin bin bir çeşit ambalaj ve şekilde satıldığı mağazalar mevcut, üst katta ise hediyelik eşyalar ve işlemeli tekstil ürünlerinin satıldığı birçok mağaza vardı, küçük bir bölümde de yerel yemeklerin lezzetlerini tadabileceğiniz birkaç atıştırmalık yer gözünüze çarpacaktır. İki kattan oluşan bu devasa alışveriş yerinin Budapeşte de hediyelik eşya ve objelerin satın alınacağı en uygun yer olduğunu düşünüyorum.