Slovenya ülkemize yaklaşık 2.15 saat uçuş mesafesi uzaklığında, Balkanların doğu tarafında, Orta Avrupa’nın güneyinde, İtalya ile kapı komşu, birazcık da Adriyatik denizine kıyısı mevcut bir ülke. Bu kıyı bölgede deniz turizmi oldukça gelişmiş, burası coğrafi özellikleri bakımından aynı bizim Akdeniz ve Ege kıyılarımız gibi ama ülkede ağırlıklı olarak karasal iklim hakim, Alp dağlarının etekleri çok yakın, her yer ormanlık ve yemyeşil, musluklardan akan sular içiliyormuş, hatta bırakın muslukları, Alplerden gelen dereler bile o kadar temiz ki o sular bile içilebilir dersem abartı olmayacak,
Ülkenin nüfus yapısına bakacak olursak, toplamda iki milyonun biraz üzerinde adından da anlaşıldığı gibi ağırlıklı olarak Slavlardan oluşuyor, küçük küçük oranlarda eski Yugoslavya’dan kalma etnik gruplar var, Macaristan sınır bölgelerin de de yine Macar kökenli gruplar yaşamaktadırlar. Bu Slav ülkesi yaşayanlarını bir Balkan kökenli kişi olarak şöyle analiz ediyorum, bu Slavlar diğer Ortodoks inançlı Balkan Slavlarıyla ve Ruslarla oldukça farklılar, çok barışçılar, hoş görülüler ve diğer irili ufaklı etnik gruplarıyla da uyum içerisinde yaşıyorlar. Zaten hiçbir dönem savaşmamışlar ve tüm dış saldırılarda hemencene teslim olmuşlar ve zaman zaman işgallere uğramışlar.
Slovenya’lıların yaşam tarzları ve davranış şekilleri Avusturya’lılara oldukça benziyor, bu durumu yıllarca Avusturya’lıların hakimiyeti altında kalıp Avusturya kültüründen etkilenmelerine olduğu kadar, bu Slavların farklı bir mezhep ( Katolik), yaşam tarzı ve dünya görüşünden olmasına da bağlıyorum.
Bu genel bilgilerden sonra belirtmek istediğim bir husus da, ülkenin isminin bir başka ülke ismi ile karıştırılması. Şöyle söyleyeyim Slovenya ile Slovakya ülkelerinin isimlerinin karıştırıldığına bir gezgin olarak ülkemizde ben de çok defa şahit oldum, bu karışıklıktan Slovenya’lıların da yakındığını bu seyahatimde gördüm. Slovenya’nın başkenti Ljublijana kenti bu güzel ülkedeki ilk durağımızdı, Lubliyana olarak telaffuz edilen ve ‘’sevilen’’ anlamına bu güzel şehre Türk Hava Yollarının haftanın her günü ve günde çift sefer yapılan uçuşları ile ulaşabilirsiniz.
Bu genel ve temel tanıtıcı bilgilerden sonra ülkeye girişimizi yapalım. Bu saklı cennet ülkeye gelip havaalanından şehir merkezine her saat başı kalkan otobüs ile 5 euro, air shuttle ile 9 euro ve taksi ile de 35 euro civarı bir maliyetle varabilirsiniz. Konaklamak için şehir merkezinde Old Town bölgesini tercih ettik ve City Otel de kaldık, otelin üç yıldızlı olmasına rağmen dört yıldız üzerinde bir kalitede olduğunu ve çok memnun kaldığımızı bütün samimiyetimle söyleyebilirim.
İlk günümüz başkent Ljubljana’yı tanımakla geçti, ilkin şehir ile ilgili genel bilgiler vereyim, nüfus 280.000 deniz seviyesinden yaklaşık 300 metre yükseklikte, 50.000 kadar üniversite öğrencisi barındırıyor, 2004 yılında Avrupa Birliğine girmişler ve para birimleri Euro.
Şehrin simgesi ejderha ve ejderhanın şehri koruduğu düşünülüyor, yine şehrin ortasından geçen Lublianika nehri üzerinde bulunan tarihi köprünün giriş ve çıkışlarını ejderha heykelleri süslüyor.
Ljubljana Old Town Bölgesi,
Şehrin içerisinde gezilecek ve görülecek yerler Old Town bölgesinde toplanmış, orta çağa ait bir kale var, kiliseler ve büyük bir katedral hemen göze çarpıyor, yine oralarda bulunan Belediye binasının içerisinde çeşitli sergiler görebilirsiniz. büyük pazar yerinde sebze, meyve, çiçek, organik ürünler bulunan standlar etrafa taşmayacak şekilde sıralanmış,
Ejderha Köprüsü dışında yine nehir üzerinde şehre güzellik katan Üçlü Köprü, Ayakkabıcılar Köprüsü sayılabilir, şehrin meydanı Presernov Meydanı, bu meydanda ve nehrin kenarlarında, yakınlardaki parklarda her daim bir sürü etkinlikler, eğlenceler görebilirsiniz, yine nehrin kenarlarında çok miktarda cafeler ve restoranlar var, akşam saatlerinden itibaren her geçen dakika buralar oldukça kalabalıklaşıyor.
Ljubljana Metelkova Meydanı ve Diğer Güzellikler,
Lubliyana’da görülmesi gereken enteresan yerlerden birisinin de Metelkova Meydanı olduğunu düşünüyorum, burası daha çok gençlere hitap eden, metalciler, gay-lezbiyenlerin ve benzer farklı grupların uğrak yeri, akşam saatlerinden sonra hareketleniyor, çok sayıda bar ve gece kulüpleri var, ayrıca bu alanda küçük de bir öğrenci hosteli mevcut,
Şehrin mimarisi Barok, Art Nouveau ve hep övündükleri mimarları Joze Plecnik’in tarzını yansıtıyor, sokaklarda birçok yer boyanmış adeta resim tuvaline dönmüş, eski şehrin dışına çıkınca modern yerleşim yerleri var ama her şey planlı ve ortam son derece medeni,
Slovenya Turizm ofisi tanıtım broşüründe şehirde ortalama kalış günü istatiksel olarak 1.8 gün verilmiş, bu arada turizm bürosu deyince bahsetmeden geçemeyeceğim. Slovenya Hükümetinin turizm konusuna oldukça önem verdiğini söyleyebilirim, 2015 yılı Ocak ayı sonunda yapılan İstanbul Emitt Turizm fuarına oldukça büyük bir stand ile katıldılar ve Türkçe dahil bir sürü tanıtıcı dökümanlar hazırlamışlardı, aynı şekilde Lubliyana’nın birçok yerinde resmi turizm ofisleri de karşımıza çıktı. Şehir merkezi küçük bir alana toplanmış, yılda yapılan kültürel etkinlik sayısı 10.000 imiş yaşam kalitelerinin ne kadar yüksek olduğu anlaşılıyor.
Şehir 2016 yılı Avrupa yeşil başkenti seçilmiş, buralara kadar gelenlere yapılması ve yaşanmasını tavsiye ettiği şeyleri özetle şöyle sıralayabilirim, Ljubljanica nehri boyunca gezinmek ve bir tekne turu yapmak, nehir kenarında bulunan cafe ve restoranlarda vakit geçirmek, yine Old Town Bölgesinde bulunan Büyük Pazarda dolaşmak, özellikle akşamları Presernov trg Meydanında yapılan farklı ve çok değişik etkinlikleri izlemek, ayrıca meraklıları için söyleyeyim, pazar günleri nehir kenarında kurulan antika pazarını ziyaret etmek, Orta çağda yapılmış bulunan Kale’ ye küçük turist treni veya füniküler ile çıkmak ve burada bulunan restoranların birisinde yemek yemek, kalenin taraça kulelerinden şehri izleyip resimlemek ve Metelkova Meydanına akşamdan sonra mutlaka gidip burada hayatın nasıl aktığını, yaşamak ve izlemek.
Slovenya gerçekten görülmeye çok değer ve ülkemizde çok fazla bilinmeyen bir ülke, ayrıca bir gezi yazısına da sığdırılmayacak kadar büyük ve dolu dolu bir turizm destinasyonu. Başkent Lubliyana ile ilgili bu bilgilerimden sonra bir sonraki yazımda ülkenin daha farklı yerlerine de yaptığım gezi notlarımı sunacağım.